23 Temmuz 2015 Perşembe

The Kings of Summer

Film: The Kings of Summer
Yönetmen: Jordan Vogt-Roberts
Yıl: 2013 - ABD

Eğer 80ler in, olmadı 90lar ın çocuklarıysanız, emin olabilirsiniz ki bu film sizin içinizde ayrı hislere yol açacaktır. Enteresandır, klasik bir ergen filmi deyip çerez niyetine izleyeyim dediğim ancak, kendimi filmin ani değişen dram komedi geçişlerine kaptırdığım ve beni çocukluğumun arkadaşlarına sohbetlerine maceralarına götüren bir film oluverdi.

Birbirlerine bitişik ancak çarpık aile yapılarında boğulan gençlerin kaçış hikayesi. Kendilerini ailelerinin yabanileşmesinden kurtarmak için yaban hayatı kurtuluşları gören ve toplumun en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm biriminden sıyrılmanın hikayesi. Yine de doğayı keşfedip aralarından dostluk bağı kurarken çatışmalardan kaçmamanın mümkün olmadığını kanıtlamaya çalışan bir hikaye.

Üç gencin ayinle başlayan sahnesi kadar basit yine de kendimizi o ayinin iyi hissettireceği kadar kaliteli bir yapım.

Sinema Seyircisi iyi seyirler diler.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

İçimdeki Yangın

Film: Incendies (İçimdeki Yangın)
Yönetmen: Denis Villeneuve
Yıl: 2010 - Kanada Fransa
 
İnsanın acı eşiği vardır ya hani! İşte o acı eşiğinizi balyozlarla yerle bir edecek türden bir film. Hele ki mektuplar açıldığında başınızın döndüğünü hisseder, filmi durudurabilir ve klozete kusmak için koşabilirsiniz.
 
Maalesef üzerinde onlarca savaşın yaşandığı bir yeryüzüne sıkışmış vaziyetteyiz. Bizi kakhreden ise ekonomik nedenlerle başlayan savaşların çoğunun Allah adına yapılması. Allah adına karşı taraftakinin bir kız çocuğunu öldüren yine Allah adına kendi kız çocuğunun ölümünü izliyor. Melekler kan ağlarken. Günahlar volkanları patlatıyor. Yozlaşmada, vahşileşmede tiksinç bir boyuta gelmiş durumdayız. Hiçbir canlının insanlık kadar vahşileşemediğini, canavarlaşamadığını görüyoruz. Bedel ise çok geçmeden yanımızda bitiyor. Bu acının tüylerimizi diken diken eden ızdırabı etlerimize batıyor ve vücudumuzu parçalıyor. Neredeyse insanı insanlıktan çıkarıyor. Kan aybettiğimiz karanlıkta kayboluyoruz.
 
Filmi izlerken kendisini özetleyecek kalitede repliklerle karşılaşmanız hayranlığınızı daha da arttıracağını söyleyebilirim.
 
'simon: bir artı bir iki eder..
jeanne: ne..
simon: bir artı bir iki eder , bir etmez..
jeanne: hey ateşin var..
simon : jeanne.. bir artı bir , bir eder mi..'
 
Tarkovski'nin 1983 Nostalgia filminde dediği gibi 'Bir damla bir damla daha iki damla etmez, daha büyük bir damla eder.'  Tıpki bir ağıt gibi. Ancak yakılan hiç bir ağıt bu göz yaşlarına son vermemiştir. Nitekim ölüm, asla hikayenin sonu değildir. Her zaman bir iz bırakır. O izler takip edilir ve yeni ağıtlar getirir. 1+1 in 2  etmemesi gibi.

Militarist ögeler ve dini motiflerin hayaletler gibi dolaştığı Lübnan topraklarında, bir çıkmaz sokak hikayesi. İçinizi depresif, dram ve hüzün dolduracak türden ödül dolu bir film.
 
Sinema Seyircisi iyi seyirler diler.
 

10 Temmuz 2015 Cuma

Wild Strawberries

Film: Wild Strawberries / Yaban Çilekleri Replikleri
Yönetmen: Ingmar Bergman
Yıl: 1957 - İsveç

İnsanoğlu nesiller boyunca sağukluk, ölüm ve yalnızlıktan başka bir şey bulamadığı dünya da üstüne üstlük her seferinde duygsuzluk, acımasızlık ve bencillekle suçlandı. Verilen ceza ise en ağırından oldu. Kahreden bir ' Yalnızlık '.

Isak Borg 78 yaşına gelmiş, prensiplerinden halen ödün vermeyen, titiz, geçmişindeki o yaban çiçekleri hatıralarından kopamayan yalnız bir profesördür. Yalnızdır çünkü, ölü bir yaşayandır. Hayat hakkında herşeyi bilen bir doktor olmasına rağmen -ironidir ya- hiçbir insanoğlunun kaçamadığı yalnızlık cezasından o da kaçamamıştır. Sıkıntılı günlerinde çocukluğuna gider duru. Hayaller kurtuluşun ilaçlarıdır. Lakin birgün avuçlarına toplayabileceği yaban çileği kalmayacaktır. Böylece yaşamın geri dönüşü olmayan bir yolculuk olduğu sırrı suratlarımıza patlayacakır.

Bergman 'ın kullandığı bir dolu imge içerisinden çıkamayacak, o müthiş repliklerin verdiği hazlara rağmen sonunda sizi acı bir bunalımla gezdirecek film.

Varoluşunuzu sorgulatacak ve belki de her gün yeniden doğan o sapsarı güneşinizi siyah beyaza dönüştürecek güçte bir etki sizi bekliyor.

Sinema Seyircisi iyi seyirler diler.





8 Temmuz 2015 Çarşamba

THE MACHINIST

Film: The Machinist
Yönetmen: Brad Anderson
Yıl: 2004 - İspanya

İnsamnia (uyuyamama) hastalığına yakalanmış bir fabrika işçisinin kabusa dönüşen hayatı.

Geçmişi unutabilmek insana verilmiş kıymetli panzehirlerden biridir. Başını yastığa koyup sadece uyuyabilmeyi düşünebilmek bunun bir sonucu olsa gerek. Unutamasaydı insan; acıyı, ölümü, şiddeti, vahşeti, savaşı, ihaneti, doğum bile yapmazdı belki. Yaşamaya değmezdi insan hayatı kendince. Bu acıyı devam ettirmezdi. Son veriridi.

Trevor da geçmişi unutamamıştı. Vicdanına, insanlığına, kalbine saplanan bu mızrak; gözlerinden uykuyu çalmış, 1 yıl boyunca uyuyamamış; bedeninden etleri koparmış ve 84 kilodan 54 kiloya kadar düşmüştü. Ve Trevor geçmişteki o anı bedeninde yaşatmaya mahkum olmuştu. O anki bedenine ne bir uyku ne de bi besin sokmuştu. Yaşanmışlığın bedelini yaşamın üzerinden atamamıştı. Bir kere kolunu kaptırdın mı o kol parçalanmalıydı. Bu insanı nereye kadar götürebilir ki. Kabus kaosu, kaos ölümü getirdiği gibi, Trevor da halüsinasyonlar içinde aklın ölümünü yaşamaya doğru gidecektir. Parçalanmaya.
Christian Bale in müthiş oyunculuğu ve paranoya, obsesyon, şüphe, korku, gizem ile örülmüş hikayesi ile sizi saracak ve içinize işleyecek türden bir yapıt.

Sinema Seyircisi iyi seyirler diler.

2 Temmuz 2015 Perşembe

A Moment to Remember

Film: A Moment to Remember (Hatırlanacak Bir Anı)
Yönetmen: John H. Lee
Yıl: 2004 - Güney Kore
 
     Alzheimer hastalığına yakalanan genç bir kadın ve gözleri önünde unutulduğunu gören yine de aşkından vazgeçemeyen bir sevgili.
 
     Vazgeçememek öyle yazıldığı gibi kolay değildir. Fedakarlık ister, sabır ister, cesaret ister, saflık ve masumluk ister. Nitekim bir bedel ister. Bu bedel ödenmelidir ki vazgeçemediğin kişinin vazgeçilemezi olasın. Zaten aşk nedir ki? Elinden şekerleri alınan bir çouk gibi hırsından geri kalanları da fırlatmak mıdır? Hayır. Bunu sadece çocuklar yapar, aşıklar yapamaz.
 
      Hollywood un hikaye kısırlığı yaşadığı şu zaman da Hindistan ve Güney Kore gibi doğu ülkelerinin hikeyelerini transfer etmesini eleştirmekle beraber anlayabilirken ya da zor da olsa kabullenebilirken, Özcan Deniz in kopyala yapıştırıyla 'Evim Sensin' filminin neden çıkarıldığını anlamış ve kabullenebilmiş değilim. Kendi edebiyatımız, okumalarımız, eserlerimiz, hikayelerimiz, anadolunun sokaklarında halen dolaşan efsanelerimiz ve masallarımız dururken basite kaçılması olmamışı değilde olmuşu tekrar çekilmesinin izahını merak ederim doğrusu.
 
     Bol bol ağlayacağınız, güzel hazırlanmış kaliteli bir aşk hikayesi. Bir de Güney Korelilerin eli değince daha da güzel olmuş bir film.
 
     Sinema Seyircisi iyi ağlamalar diler...